3 Ekim 2011 Pazartesi

Eğitimde Seviye Sınıfları Olmalı mı?



Bu başlığı okuyan ve birşeyler bildiğini zanneden bazı eski tüfek eğitimciler, “Hayır Olmamalı, tembel çocukta, normal seviyedeki çocukta, çalışkan çocukta bir sınıfta eğitim görmelidir” diyecektir. Bu söylediğinin ve bildiğinin bilimsel olduğunu zannedip ahkam kesmeye devam edecektir. Yok böyle bir şey.

Evet okullarda seviye sınıfları olmalıdır. Peki neden seviye sınıfları olmalıdır?
Çoklu Zekâ Kuramı denen bir kavram vardır. Çoklu Zeka Kuramı, ilk olarak 1983 yılında Howard Gandner’ın Frames of Mind adlı kitabında açıklamasıyla ortaya çıkmıştır. Çoklu Zeka Kuramı'na göre, insanlar genellikle şu zeka türlerine sahiptir. (Bakınız Wikipedia)

* Sözel – Dilsel Zekâ
* Matematiksel – Mantıksal Zekâ
* Görsel – Mekansal Zekâ
* Müziksel – Ritmik Zekâ
* Bedensel – Kinestetik Zekâ
* Sosyal - Kişilerarası Zekâ
* İçsel Zekâ
* Doğasal Zekâ



Sözel – Dilsel Zekâ'ya sahip olan kimseler; Yazarlık, Gazetecilik, Şairlik, Öğretmenlik, Avukatlık, Politika gibi mesleklere yönelmektedirler.

Matematiksel – Mantıksal Zekâ' ya sahip kimseler; Bilimadamı, Ekonomist, Mühendis, Matematikçi, Bilgisayar Programcısı gibi mesleklere yöneltilmektedirler.

Görsel – Mekansal Zekâ' ya sahip kimseler; Ressam, Mimar, Tasarımcı, Dekaratör, Fotoğrafçılık mesleklerine ilgi duymaktadırlar.

Müziksel – Ritmik Zekâ' ya sahip kimseler; Şarkıcı, Müzisyen, Tiyatrocu olabilmektedirler.

Bedensel – Kinestetik Zekâ'ya sahip kimseler; Atlet, Aktör, Dansçı, Pandomim Ustası, Cerrah olmaktadırlar.

Sosyal - Kişilerarası Zekâ'ya sahip kimseler; Öğretmen, Psikolog, Doktor, Politikacı, İşadamı olabilmektedirler.

İçsel Zekâ' ya sahip kimseler; Sanatçı, Psikolog, Sosyal Hizmet Uzmanı olabilmektedirler.

Doğasal Zekâ' ya sahip kimseler; Ziraat Mühendisi, Arkeolog, Biyolog, Zoolog, Çevre Mühendisi, Kimyager olabilmektedirler.

Şimdi siz çok farklı zeka türlerine sahip çocukları karman çorman yapıp, hepsini bir sınıfa doldurursanız saçma sapan bir iş yapmış olursunuz. Bedensel zekaya sahip sporcu adayı, Matematik dersinden başarılı olamayacaktır. Matematiksel zekaya sahip, bilim adayı bir genci müzik dersine sokarsanız, o da başarılı olamayacaktır.

Avrupa ülkelerinde okul öncesi eğitim çok önemlidir ve bir çok Avrupa ülkesinde zorunludur. Öğrenciler daha küçük yaşlarda, Çoklu Zeka Kuramı'na göre ilgileri ve başarılı oldukları konular tespit edilmekte, ilköğretim okullarına başlayınca, öğrencilerin yönelimleri başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
Türkiye'de maalesef, çok farklı zekalara, ilgilere ve yeteneklere sahip çocuklar bir arada aynı sınıflarda eğitim görmektedir. Ondan sonra yetkililer soruyor? ; “LYS'de neden bu kadar öğrenci sıfır puan aldı, Üniversite sınavında neden bu kadar öğrenci başarısız oldu” diye.

Eğitim sistemimiz, özellikle de ilköğretim seviyesindeki ve okul öncesi eğitim yeniden ele alınmalı ve bu konuda çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışmalara velilerde dahil edilmeli, çocuğunun potansiyelini, yeteneklerini ve kabiliyetlerini önceden bilmeli, çocuk anne babasının istediği okulu ve mesleği değil, kendi istediği mesleği seçmelidir.

Seviye sınıfları yapılırken, akademik potansiyeli olan çocuklar bir sınıfa, sporcu, müzisyen, v.b potansiyelleri olan çocuklar başka sınıflara alınmalıdır. Bazen aynı zeka türüne sahip çocuklar bir sınıfta olsalar bile seviye farkından veya çocukların ders çalışmamasından dolayı başarısız olunabilmektedir. Bu tür çocuklar, başarı gösterdikleri sürece üst seviye sınıflarında tutulmalı, başarısı düştükçe alt sınıflara kaydırılmalıdır. Bu, kendi içinde hem ödül hem de ceza içeren bir sistemdir. Alt seviye sınıflarındaki çocuklarda başarı gösterdikleri sürece, üst seviye sınıflarına kaydırılabilirler. Böylece, başarıyı tetikleyen dinamik bir sistem ortaya çıkmış olur.

Seviye sınıfları sisteminde ortaya çıkabilecek olası problemlerin başında velilerin itirazları ve öğretmenlerin başarısız sınıflara derse girmek istememeleri gelebilecektir. Tüm öğretmenler başarılı sınıflara derse girmek isteyecektir. Ama burada asıl olan, zaten başarılı çocukları kazanmak değil (onlar zaten belli bir düzene girmişlerdir), başarısız olanları kazanmak ve onları üst seviyelere yaklaştırmaktır. Bence asıl öğretmenlik te budur. Başarılı olan bir öğrenciyi okutmak zaten kolaydır. Asıl zor olan diğeridir.

Dershaneler ve Özel okullar, seviye sınıflarını sistemini yıllardır uygulamakta ve oldukça da başarılı olmaktadırlar. Dershaneye kayıt olan bir çok öğrenci, önce bir seviye sınavından geçirilip, sınıflar oluşturulmaktadır. Örneğin A1, A2, A3 v.b gibi. Eğitim başladıktan sonra alt seviyelerdeki çocuklara ek dersler ve takviye eğitimler verilerek diğerlerinin seviyesine yükseltilmesi sağlanmaktadır. Üst sınıflarda başarısı düşen öğrenciler alt kategorilere indirilip, takviye eğitim alarak tekrar üst sınıflara çıkabilmektedir.

Seviye sınıflarına karşı çıkanların, kendilerini en fazla aldattıkları konu, neymiş efendim tembel çocukla çalışkan çocuk aynı sınıfta olursa, tembel çocuk diğerinden etkilenip derslerine daha fazla çalışırmış, başarısı yükselirmiş. Yok böyle Bir şey..Bunu adı züğürt tesellisidir. Aksine bir müddet sonra başarılı çocuklarda, diğerlerinden etkilenmekte ve sınıfın başarısı genel olarak düşmektedir. Bunu hangi öğretmene sorarsanız sorun bu böyledir. Hem derse giren bir fizik öğretmeni dersi kime göre anlatacaktır. Seviyeyi nasıl ayarlayacaktır. Hem madem, Milli Eğitim Bakanlığı' da dahil bazı kimseler seviye sınıflarına karşı çıkıyor, o zaman Fen Liseleri, Anadolu Liseleri, Düz liseler (şimdi onlarda Anadolu oldu..) ve meslek liselerini niye açılıyor. Bakanlık seviye sınıfları değil, seviye okulları açmış olmuyor mu? Sınıfa karşı çıkarken, seviyelendirme işlemini okul seviyesinde yapmıyor mu?. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu değil midir?

Evet seviye okulları olduğu gibi, seviye sınıfları da olmalıdır. Başarısı düşük sınıflara mesleğini seven, idealist, öğrencileri kazanmayı hedef kabul etmiş, onlara rehberlik edecek öğretmenler gönüllü, olarak girmeli ve oradaki öğrencileri özel çaba ve gayretlerle topluma kazandırmalı, ek derslerle, takviye eğitimler ile onların da başarıyı yakalamasını sağlamalıdır. Daha sonra zeka türüne göre, hangi alana gitmek istiyorsa o alana yönlendirilmelidir. Hatta bu yönlendirme, ilköğretimden, orta öğretime geçilirken yapılırsa daha verimli olur. Bu konuda bakanlık, Spor Liseleri, Güzel Sanatlar Liseleri, Ses, Müzik ve Görsel Sanatlar alanlarında liseler açabilir.

15 milyona yakın ilk ve orta öğretimde okuyan gencimiz var iken, niye bunlar arasında Yaşar Doğu gibi bir dünya şampiyonu güreşçi çıkmasın, niye Usain Bolt gibi dünya şampiyonu bir atlet çıkmasın, niye Davit Beckham gibi dünya çapında bir futbolcu çıkmasın, niye Bethoven gibi Mozart gibi günya çapında müzisyenler çıkmasın.

Talim Tarbiye Kurulu bu tür çalışmaları yaparsa, gençlik hem sevdiği mesleği yapacaktır, hem de okuluna severek gidecektir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder