3 Eylül 2015 Perşembe

ÖĞRETMENLİK ÜZERİNE...




Öğretmenlik aşktır,sevgidir,emektir. Anadolu kokar. Yunustur. Anadolu kokar.  Veyseldir, Karacaoğlandır öğretmenlik.
Öğretmen umuttur, bir ülkenin geleceğinde tebeşir tozudur, ellerde ve kalplerde nasırlaşan.
Öğretmenlik sabahları bizi güleryüzlü selamlarıyla çekingen tavırlarıyla günaydınlarla karşılayan, tatillerde ‘’ hocam bir isteğiniz var mı? Sizi çok özledim, sesinizi duymak için aradım, hocam siz isteyin dünyayı getiririm ayaklarınıza, ve annem bir siz iki’’ diyerek telefon açıp samimiyetine inanandığınız sizi ağlatan duygu dolu öğrenci sözleridir.
Öğretmenlik sanatçılıktır. Resimlerinde, müziğinde, şiirinde,  sesinde öğrencisini sadece öğrencisini anlatır her daim.
Öğretmenlik, bu cennet vatanının cehalete, kötülüğe, tembelliğe karşı cengi ve müthiş zaferidir.
Okullardaki tüm hastalıkların,kötü alışkanlıkların, bencilliklerin sevgisizliğin, kötülüklerin,  zehirlerin yegane ilacıdır öğretmenlik.
Bizleri yetiştirenlerin okutanların vefası, sonsuz duasıdır. ’’Toprağınız  toprağım, suyunuz suyum, çocuklarınıza bir ışık bir anne olacağım’’ diyen köy öğretmenlerinin sözüdür. Fatih’ in hocası Akşemseddin’ e duyduğu saygısı, heyecanı  ve  sonsuz temayülüdür.
Bütün mesleklerin anası, kaynağı  rehberidir. GİDE’nin ‘’sevmekten sonra en büyük mutluluk sevgiyi itiraf etmektir’’  sözünü  içselleştirip öğrencisine ‘’SENİ SEVİYORUM’’ deme  cesaretini göstermektir.
Koridorlardaki,  sınıflardaki taze duruşlardan, taze gülüşlerden,  genç bakışlardan, ülke geleceğinden neşe duymak, ümitli olmaktır öğretmenlik.
Gururumuzun, canımızın,  herşeyimizin  Peygamberimizin mesleğini unutmamaktır. Bize bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmaktır.
Başöğretmenimizin  Atatürk’ümüzün ’’Bütün ümidim gençliktir’’ sözünün izninde ülke geleceğini oluşturacağımız, şekillendirip, biçimlendireceğimiz  öğrencilerimizle daha nice güzelliklerde, sevgilerde hemhal olma ümidiyle bir araya gelme coşkusudur.
Köy öğretmenimiz  Şefik SINIĞIN  ’’Bana çiçek getirin,dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin’’  sözünü son sözünü diyebilmektir öğretmenlik.
Mesleğimin sevgisi,  saygısı ve vefası ile hepinizi selamlıyor bu cennet vatanının öğretmeni olmaktan gurur duyuyorum.
                                                                                                                            
MERAY FİLİZ  (Felsefe Öğretmeni) (Alıntıdır)

5 Ocak 2014 Pazar

Dünyanın En Şaşırtıcı Eğitim Sistemi: Finlandiya


"… Finlandiyalı çocukların okul yaşamı, Finlandiya’nın bizzat uygulamakta olduğu gençlik ve eğitim politikalarının sonucudur; PISA testlerinin değil. Fin eğitim sisteminde okuma becerileri, bilim ve matematik okur yazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önemli. Finli çocuklar anaokul ve ilkokul hayatları boyunca oyun oynar ve zevk alarak öğrenirler. Finli öğretmenler de, ebeveynler de matematik ve ya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolunun müzik, drama ya da spor uygulamaları olduğunu düşünür. Akademik ve akademik olmayan öğrenme biçimleri arasında kurulan bu denge çocukların okuldaki mutluluğunu sağlamanın büyülü formülüdür. PISA testleri, okul yaşamının çok önemli olan bazı kıstaslarını değerlendirme dışında bırakıyor.
Pasi Sahlberg


Düşük maliyetler, kısa okul saatleri,  ile yüksek akademik başarıyı; bireyselliğe, bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen eğitim anlayışıyla bol boş zamanı, eğlenerek öğrenmeyi birleştiren Fin eğitim sistemi hala eğitimin rüya ülkesi olmaya devam ediyor.

İşte size Fin eğitim sistemiyle ilgili 9 şaşırtıcı gerçek.

-1-
Finlandiya’da zorunlu okula başlama yaşı 7.
Yaşları ne olursa olsun, çocuklar okula kendileri yürüyerek ya da bisikletle gidiyor.
Fin kültürü çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok.

-2-
Fin eğitim müfredatı basit ve genel bir çerçeve tanımlamaktan ibaret.
Öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi eğitim-öğretim programlarını şekillendirme haklarına sahipler. Öğretmenler de öyle.

-3-
Finli öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Sekizinci sınıfın sonuna kadar  not verme zorunluluğu yok ve öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller. Sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

-4-
Öğretmenler gün boyu sınıfta ortalama dört saat ders veriyor. Haftada iki saati ise mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmak için ayırıyorlar.
İlk okulda öğrencilerin ders dışı/teneffüs olarak geçirdikleri zaman toplam 75 dakika. Amerika’da bu oran 27 dakikaya kadar düşüyor. Türkiye’de ise ortalama 45 dakika.

-5-
Tüm öğretmenlerin en az master derecesi var ve üniversite başarısı en yüksek %10’luk dilim arasından seçiliyorlar. Öğretmenlik toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden biri.
Finlandiya öğretmenleri başarılı-başarısız olarak yargılamayan bir kültüre sahip.  Eksikleri bulunan öğretmenlerin, yeni eğitim-öğretim programlarıyla kendilerini geliştirmesinin önü açılıyor. Hiçbir öğretmenin performans nedeniyle işten atılma korkusu yok.

-6-
Öğrencilere ödev verilmiyor çünkü öğrenmenin yeri okuldur.
Her çocuğa bir birey olarak değer veriliyor. Çocuklardan biri yeterince iyi öğrenemiyorsa öğretmenleri bunu hemen fark ediyor ve çocuğun öğrenme programını onun bireysel ihtiyaçlarına göre düzenliyor. Aynı şey, okula uyum göstermeyen, sıkılan ya da öğrenim durumu programın ilerisinde olan çocuklar için de geçerli.
Öğretmenlerin yüksek eğitim düzeyi, çocukların her türlü gelişimini gözlemleyebilmelerini ve esnek çözümler yaratabilmelerinin en önemli nedeni. İstatistiklere göre çocukların ortalama %30’u eğitim hayatlarının ilk dokuz yılında özel programlarla destekleniyor.

-7-
Fin okullarında spora bol bol yer var ama spor karşılaşmaları yapacak takımlar yok. Rekabet, üstünlük kazanmak Fin kültüründe değer verilen bir şey değil.

-8-
Finlandiya’da özel okul yok ve eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından destekleniyor.
Finlandiya’da okullar birbirleriyle rekabet etmiyor, aksine dayanışıyor. Okulların hemen hemen tümünün başarı düzeyi aynı. Bu yüzden okulun bir diğerine göre ayrıcalığı yok.
Eğitim “herkes için eşit imkanlar sağlamak” demek. Eşitlik kavramına olağanüstü değer veriliyor. Tüm çocuklar zeka ve becerileri ne olursa olsun aynı sınıflarda okuyor.

-9- 
Pek çok Avrupa ülkesi ve Amerika’yla karşılaştırıldığında Finlandiya’da eğitime ayrılan bütçenin daha fazlası sınıf ortamına yansıyor. Çünkü öğretmenler de, yöneticiler de hemen hemen aynı maaşı alıyor. Bu yüzden Finlandiya’da eğitim maliyetleri çok  daha düşük.
Ancak 15 yıllık kıdemli bir öğretmen ortalama bir üniversite mezunundan daha iyi kazanıyor.

Kaynak : EgitimPedia.com

13 Şubat 2013 Çarşamba

El Oğlu Çalışıyor..(Nano Teknoloji Ürünü)

Adamlar, doğru düzgün bir eğitim alıyorlar, doğru insanlara doğru şeyler öğretiyorlar, çok sıkı çalışıyorlar.. Ondan sonra ortaya böyle ürünler çıkıyor.. Biz ise hala rayına sokmadığımız eğitim sistemi ile doğru düzgün insan yetiştiremiyoruz, sonrasında aval aval bakmaya devam ediyoruz.. İzleyiniz efendim..


24 Ocak 2013 Perşembe

Kendine Özgüveni Gelişmiş Öğrenci Profili...

2013-2014 Öğretim yılı için çıkarılan yönetmelikle, ilköğretim ve ortaoğretim okullarında serbest kıyafet uygulanacak..Sebebi, öğrencinin kendine özgüveninin gelmesini sağlamakmış(!).. Önümüzdeki sene geçerli olacak yönetmelik için, başımızdaki böyyük adamlar, “Bu sene de çocuklar serbest kıyafetle gelirlerse geri çevirmeyin haa..” diye yöneticilerin kulağını da çektiler..Bundan sonra iş çığırından çıktı..Yırtık kot pantalonla okula gelen mi ararsın, bordo, yeşil v.b renklerde kıyafetler giyip okula gelen mi ararsın, saç sakalı uzamış ve birbirine karışmış öğrenci tipleri mi ararsın, ne ararsan ortaya çıkıverdi hepsi..Eskiden okulun çevresinden uzağa gidip sigara içen öğrencilerin, şimdi kendilerine gelen özgüvenle(!), okulun yakın çevresinde, öğretmenlerin göreceği şekilde sigara içmeleri de ayrı bir özgüven meselesi..Öğrencileri ikaz edip, kendilerine çeki düzen vermelerini istediğinizde ise “Yeter artık bizi rahat bırakın, niye bizi bu kadar sıkıyorsunuz” şeklinde serzeniş ve şikayetlerine maruz kalıyorsunuz..

Aşağıda böyle tipte bir öğrenci eskizi karalamıştım..Benimkisi yine masum duruyor..Okullardakiler daha berbat..Allah sonumuzu hayır etsin.

11 Ekim 2012 Perşembe

Eğitim Sistemi ile Nereye?

Millet olarak, Matematik, Fizik, Kimya ve İngilizce gibi dersleri pek sevmiyoruz. Bu yüzden de öğrencilerin büyük çoğunluğu bu derslerden başarısız oluyor. Bu derslerin öğretim ve eğitim metotlarında sıkıntılar olabilir ve gözden geçirilmesi gerekebilir. Benim asıl değinmek istediğim, bu eğitim sisteminde sadece Matematik, Fizik, Kimya gibi dersler değil, diğer derslerde de sıkıntılar olduğudur.


Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji v.b dersler, başarısız olunduğu için genellikle öğrenciler tarafından pek sevilmiyor. Bu dersler, bilim adamı olmanın alt yapısını hazırlayan dersler olduğu için olmazsa olmaz derslerden. Bilim adamı yetiştirme konusunda Türkiye maalesef güdük kalıyor. Çoklu zeka kuramı gereği, bu dersler ağırlıklı olarak matematiksel ve mantıksal zekaya sahip çocuklara verilmeli. Eğitim sisteminde öğrenciler zeka türlerine göre ayrıştırılmadığı için her zeka türüne bu dersleri verdiğiniz zaman, öğrenciler başarısız oluyor ve bu dersleri sevmiyor. Bu dersler yoksa, bilim adamı yetiştirme alt yapınız ve potansiyeliniz de yoktur.

Peki, bilim adamı yetişmiyor da, sporcu, müzisyen, ressam, sanatçı v.b yetişiyor mu? Maalesef, bunlarda yetişmiyor. Mevcut eğitim sistemi, öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmediği için onlarda var olan potansiyeli de ortaya çıkaramıyor, becerilerini, yeteneklerini ve hayalgüçlerini harekete geçiremiyor.

Okullarda sporun çeşitli dallarında başarılı olan öğrenci sayısı çok az. Aileler, derslerinin aksayacağı gerekçesi ile çocuklarının bir spor dalı ile aktif olarak uğraşmasını istemiyor. Eğitim alt yapısı da spora gerekli önemi vermediği için maalesef sporcu da yetiştiremiyoruz. İşte Olimpiyatlarda ve çeşitli uluslararası spor müsabakalarındaki halimiz..Tel tel dökülüyoruz. Sadece tek tük kişisel başarılar, o spor dallarında başarılı olduğumuz anlamına gelmiyor.

Okullarda, bir müzik aleti çalabilen, resim, karikatür çizebilen, Osmanlı' dan gelen minyatür, süsleme, tezhip, hat, ebru v.b sanatları yapan doğru dürüst öğrenci yok. Üstelik bu sanatların yapılmasını teşvik eden bir sistem de yok. Dünyanın hayran kaldığı Ebru ve Süsleme sanatlarımız yok olup gitmek üzere. Eski bir tarihi yapıyı onarıp, restore edebilecek usta ve sanatkar sayısı yok denecek kadar az. Bu eğitim sistemi ile maalesef sanatın çeşitli dallarında zirve yapabilecek öğrenciler de yetiştirmiyoruz.

Eğitim sistemimiz, bilim adamı yetiştirmiyor, sporcu yetiştirmiyor, sanatçı yetiştirmiyor. Bu sistem, dünya ile rekabet edebilecek, hiç bir alanda insan yetiştiremiyor. Peki ne yetiştiriyor?

Milli ve manevi duyguları törüplenmiş, hayatı sadece cep telefonu ve bilgisayarda ibaret sayan, yemek için yaşayan ve hızla obezleşen, kendi de dahil kimseye sevgi ve saygısı olmayan, çevreyi hoyratça kirleten, üretmeden tüketen ve bunu alışkanlık haline getirmiş bir nesil, öğrenci ve insan profili yetiştiriyor.



Eğitim sisteminin çarkları arasında ezilip kalan, eğitimin mutfağında olmasına rağmen hemen hemen hiç fikri sorulmayan, acımasızca eleştirilip, gözden düşürülen, moral ve motivasyon eksikliğine maruz kalan öğretmenler ise donkişot misali yeldeğirmenleri ile savaşmak zorunda kalıyor.

Sayın Başbakan, en büyük bütçeyi eğitime ayırdıklarını söylüyor. Doğrudur. En büyük bütçe ile ortaya hiç bir kaliteli ürün çıkarmayan ve fiyasko ile sonuçlanan bir eğitim sistemi sorgulanmalıdır. Ayrıca bu sisteminin uygulanmasından sorumlu yöneticilerin başarısı ve uygulamaları sorgulanmalı ve  gözden geçirilmelidir? Aksi halde bu eğitim sistemi ile Türkiye' nin dünya ile rekabet etmesi çok zordur.

Sağlıcakla Kalın...